27 Mart 2010 Cumartesi

Tom Ford çektiği için değil


Tom Ford bildiğimiz Tom Ford: Gucci’yi dünyanın en büyük moda markaları arasına sokan, sonra aniden öylece bırakan, her zaman yakışıklı ve ‘jilet gibi’ giyinen ama güzel giyinen erkeklerin ‘basitliğini’ asla çağrıştırmayan. Gözüne bakınca, ondan şaşırtıcı bir hamle beklemek -umut etmek- mümkün. Aynı Gucci’yi bir anda bırakması gibi bir anda karşınıza yönetmen olarak çıkabiliyor.

Bu durumda ‘kıllanmak’ mümkün. Zira yönetmenlik, en azından belli bir yaşa kadar, eline hiç kamera almamışların bile, günün birinde yapacağının hayalini kurduğu bir iş. Ford gibi, çok insan tanıyorsanız, bu insanların çoğunluğu güzelse, kimseye paranızla ne yaptığınızın hesabını vermeniz gerekmiyorsa “Bi de film çekiyim yahu” diyebilir, siz eğleneceksiniz diye kendinizle beraber nicelerini batırabilirsiniz.

Ama Tom Ford, bu filmi yapmış olmak için yapmamış. Kitabı (A Single Man – Christopher Isherwood) 20 yaşındayken okumuş ve çok etkilenmiş. Bundan birkaç sene önce yeniden eline geçtiğindeyse artık vaktinin geldiğini hissetmiş. Önce Kanadalı bir avukat olan David Scearce’nin, Isherwood’un sevgilisi Don Bachardy’ye bir zamanlar göndermiş olduğu senaryoyu satın almış. Senaryo kitaba birebir sağdıkmış. Bu arada Ford, Bachardy’yle de (tabii ki) arkadaşmış ve günün birinde Bachardy ona “Christopher bu kitabın bir gün filme çekilirse, senaryonun özgün olmasını istiyordu” deyince Ford senaryo işine bu defa kendisi girişmiş.

Bir buçuk yıl boyunca Bachardy’yle yaptığı sayısız görüşme, depresyonun eşiğine gelmeler ve çokça gözyaşı sonunda senaryoyu kendisi, istediği gibi yazmış. Kitaba bir de intihar eklemiş.

1962 yılında Los Angeles’ta geçen ‘A Single Man’, İngiliz profesör George’un sevgilisi Jim’in bir kaza sonucu öldüğü haberini aldıktan sekiz ay sonra, intihar etmeyi düşündüğü bir gününü anlatıyor. 1962 yılında, Los Angeles'ta da olsanız, öyle açık seçik gey olmak kolay değil. Jim’in ailesi değil cenazeye davet etmek George’u kazadan haberdar etmek bile istememiş. George’a düşen de bu durumda normal hayatına geri dönmek olmuş. Sanki neredeyse 20 yılı Jim’i severek ve onunla beraber geçirmemiş gibi. Ama onu ele veren, yüzündeki hüzün. Filmin anlattığı bir günü, George, intihar planını etkileyen insanlarla geçiriyor.

Yönetmen Tom Ford olunca, söz konusu ilk film de olsa, oyuncuların iddialı isimler olmaktan başka şansı yok. George karakterini, bu yazarın listesinde Johnny Depp’i yıllarca rakip tanımadan koruduğu bir numaradalı yerinden, hiç o değilmiş gibi indiriveren Colin Firth canlandırıyor. Colin Firth BBC’nin ‘Pride and Prejudice’inde göle atladığından beri akıllarda Mr. Darcy olarak kalmış ardından ‘Bridget Jones’u Hugh Grant’in elinden alan diğer Mr. Darcy’yi canlandırarak da bu rolü pekiştirmiş bir İngiliz. Sürekli “yeniden keşfedildiğinden” dem vuran Firth George rolüyle bu sene en iyi erkek oyuncu dalında Oscar adayıydı.

George’un sevgilisi Jim’i son ‘Brideshead Revisited’ın Charles’ı, ‘Watchmen’in Ozymandias’ı Matthew Goode, George’un en yakın arkadaşı, filmde ‘ikocan’lığın ve dramanın kraliçesini oynayan Charley’yi ise Julianne Moore canlandırıyor. Hepsi bir Tom Ford filmine layık güzel insanlar. ‘About A Boy’da sevimli küçük bir çocukken, ‘Skins’de bir anda serpilmiş olduğunu gördüğümüz Nicholas Hoult da, George’un öğrencisi rolüyle, filmin diğer güzel insanlarından.

‘A Single Man’ Venedik Film Festivali’nden iki ödülle döndüğünden beri, Tom Ford, Sight&Sound yazarlarından Manohla Dargis’ine (NY Times), birçok eleştirmenin takip edilecekler listesine girdi. Ama yönetmen ünlü bir modacı olduğu için değil, Ford, Christopher Isherwood’un romanına özgün bakışını katarak ortaya etkileyici bir hikaye çıkardığı için.

Hiç yorum yok: