Placebo İstanbul’daki dördüncü konserinde yine kısa ve öz bir performans sergiledi ama bunca yıldır tüm arenaları tıka basa doldurmayı başaran grubun kredisi gözümüzde çok yüksek.
İtiraf ediyorum. Konser başladığında orada değildim. Ama hangi konser saatinde başlar ki? Özellikle de grup Placebo’ysa...
Kapıdan girmeye çalışırken ‘Every You Every Me’ çalıyordu. Türkiye’de Placebo’yu geniş kitlelere ulaştıran şarkı da buydu. Oysa hatırlarsanız şarkının klibi Placebo’nun bir konser kaydından yapılmıştı ve insanlar konserde zaten ağlıyor, zırlıyor, tepiniyor ve şarkılara eşlik ediyordu. Önceki gece Kuruçeşme Arena’da da ortam tamamen böyleydi –belki biraz daha ışıksız.
Ancak gidenler de gitmeyip ilgilenenler de bilirler ki bugüne kadar İstanbul’da gerçekleşen dört Placebo konseri de o klip havasındaydı. Herkes şarkıları baştan sona hep bir ağızdan söylüyor, Brian Molko seyirciye f’li kelimeyi de ihmal etmeden övgüler yağdırıyordu. Placebo ve Türk seyircisinin durumu bildiğiniz karşılıklı bir aşk. Peki neden bitmiyor bu ilgi? Neden git gide daha küçük venueler’de daha az insana çalmıyorlar?
Placebo dün gece konsere ardarda yeni albüm şarkılarıyla başladıysa bir önceki neslin eski favorilerine geniş yer vermediyse zaman açısından ‘damlalıkla’ deyimine uygun bir konser verdiyse de iki dakika önce kafa iki dakika sonra kıç biraz sonra da ikisini birden sallatan bu müziğin dünyada pek benzeri yok. Placebo solistleri Brian Molko artık seyircinin dayısı yaşında da gözükse, hala yeteri kadar depresif ve yeteri kadar ‘gaz’.
Molko’nun saçları hiç modaya uygun olmayacak ya da yeni bir moda yaratamayacak uzunlukta (kuyruk diyelim). Stef her zamanki gibi dünyanın en ‘cool’ insanlarından biri ama o kıvrak dans hareketlerini arada bir gösteriyor. En heveslileriyse yeni davulcu Steve Forrest. Muhtemelen hala Placebo’da çaldığına inanamıyor.
Molko’nun kostümüne de dikkat çekmemek olmayacak: Kendisi beyaz gömlek, siyah kravat, siyah yelek ve ‘çarşı izni ayakkabılarıyla’ sahnede ayaklı bir ironiydi. Bugüne kadar geldikleri yerdeki (tüm dünyanın eğilimlerini etkileyen) gençliğin ‘duygu ve düşüncelerini’ tüm açıklığıyla ortaya koyan ve böylece konuyu doğal olarak seks ve uyuşturucuya getirmesiyle topa tutulan grup en seviyesiz eleştirilerle kıyafetleri, saçları, başları, ojeleri ve rujları sebebiyle karşılaşmıştı. Ama ‘Every You Every Me’nin klibi MTV’de dönmeye başladığından bu yana hem tarif hem temsil ettikleri yaşam tarzı kendi savaşını başlatmıştı.
Yeni albüm şarkılarından sonra ‘Julien’, ‘Sleeping With Ghosts’ ‘Meds’ ‘The Bitter End’ falan derken sadece önlere doğru yaş ortalaması düşen seyirciyi değil tüm Arena’yı kendinden geçirdi. Ama Placebo’nunki ‘Ah ulan o gitar derslerini bırakmayacaktım!’ ya da ‘Sesim güzel olsa ilkokuldan sonra okumazdım’ diye hayıflandıran cinsten bir coşturmadan çok, ‘Onlar çalsın ben coşayım’ cinsinden...
O yüzden bu konserlerin deniz kenarında olmasının hiçbir anlamı yok zira bakılacak şey sahnede.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder