Herkesin ne zaman ciddi olduğunu, ne zaman şaka yaptığını anlamadığı bir arkadaşı vardır. Her zaman kafanızı karıştırırlar ama onlardan vazgeçemezsiniz de... Mişa Borisoviç Vainberg'le tanıştıktan sonra ciddiyet yeni bir anlam kazanıveriyor.Herkesin ne zaman ciddi olduğunu, ne zaman şaka yaptığını anlamadığı bir arkadaşı vardır. Her zaman kafanızı karıştırırlar ama onlardan vazgeçemezsiniz de... Mişa Borisoviç Vainberg'le tanıştıktan sonra ciddiyet yeni bir anlam kazanıveriyor. Mişa, Gary Shteyngart'ın ABD'de 2006 yılında yayımlanan ikinci kitabı Absürdistan'ın anakarakteri. Aynı anda hem köklerine bağlı bir Yahudi hem ABD karşıtı bir Rus hem de Brooklynli bir rap yıldızı olacak ve tüm bunları bir kalemde silip atarcasına alaya alabilecek kadar karmaşık oluşuyla hicivsever her okurun asla unutamayacağı bir karakter.
Mişa otuz yaşında, 'iğrenç derecede şişman' ve Rusya'nın 1238'inci en zengin adamı olan Boris Vainberg'ün tek çocuğu. 'Vain' kelimesinin İngilizcede dış görünüşe fazla önem veren materyalist kişiler için kullanılan bir sıfat olduğunu belirtmeden geçmemek lazım. Ancak bu, Mişa'nın, dünya nüfusunun doğruyla yanlış arasındaki ayrımı yapmakta zorlanan, küreselleşme kurbanı büyük bir kısmı gibi, birçok yüzünden yalnızca biri. Üniversite için babasının ABD'ye gönderdiği Mişa, kendini tamamen kentli görüyor. Kentli de. New York'un ortasında art-deco dairesinde, Brooklynli kız arkadaşı Rouenna'yla tam bir 'New Yorker' hayatı yaşıyor.
Ta ki, ziyaret amacıyla döndüğü Rusya'da, babası, Oklahomalı bir işadamını öldürdüğü için mahsur kalana kadar. Babası da bu ziyaret sırasında daha önce beraber iş yaptığı Geyik Oleg ve frengili kuzeni Zhora tarafından öldürülüyor. Mişa böylece en yakın arkadaşı Alyoşa Bob'la Rusya'da yapayalnız kalıyor. Gerçi Alyoşa Bob bu durumdan hoşnut. Zira, kendisinden kopardığı paralarla ABD'ye yerleşip halkla ilişkiler okumak isteyen Rus kız arkadaşının deyimiyle "ABD'de 'bir hiç' olduğu için Rusya'dan gitmek istemiyor." Çünkü her şey ABD'de 'bir şey' olmakla ölçülüyor.
Amerikalılar, hepsinden daha Amerikalı Mişa'ya ABD vizesi vermemekte ısrar edince Mişa'nın, peri masallarındaki kurtarıcısı rolünü uygun gördüğü sevgilisi Rouenna'yla yaşadığı hayallerindeki hayata dönmesi imkansızlaşıyor. Absürdistan macerası da böyle başlıyor. Mişa eski Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan bu absürd ülkeye, 'parası neyse verip' bir Belçika pasaportu almak üzere geliyor. Pasaportu alıyor ancak ülkede mezhep çatışması kisvesi altında bir petrol savaşı çıkınca hayalleri suya düşüyor.
Aslında gittikleri her yer ABD. Rusya'da Mişa'nın babasının daha sonra kendisini öldürtecek olan Geyik Oleg ile yaptığı iş, 'yeni Rus Yahudileri' için bir mezarlık açmak. Bu mezarlık da, Yahudi dininde, yaradılışın yedi gününü sembolize eden yedi kollu şamdan "menora ile en yeni S-kasa bir Mercedes'i üst üste bindirerek resmeden pahalı mezar taşı tasarımlarıyla ünlü." Bunun peşine bir de Nevski Prospekt'inde Amerikan tarzı uzun sandviç satan bir dükkânlar zinciri kuracaklardı. Kentin simgesi olmuş birkaç on dokuzuncu yüzyıl sarayının içi bu amaçla tamamen silinip yok edilmiş, şişme patates kızartmaları ve insan büyüklüğünde Pepsi şişeleriyle süslenmişti." Soğuk savaşı hangi tarafın kazandığı apaçık ortada.
Absürdistan'da ise anacaddeler Disney mağazaları, Starbucks taklidi espressocular, Gap ve Banana Republic gibi Amerikalılar'ın vazgeçilmez markalarıyla dolup taşıyor.
Mişa'nın Rouenna'ya biçtiği kurtarıcı rolü tartışmalı. Zira Rouenna, izbe bir New York barında 'vücut fondipi' ("Kendinize özül fiyatlı bir tekila alırsanız, hatırı sayılır göğüslerinin arasına dökerler ve sizi bu bulaşığı yalamaya davet ederlerdi. Bugün vücut fondipi Amerikan kur yapma şeklinin önemli bir parçasıdır.") yaptırarak para kazanmaya çalışan fakir bir ailenin fakir kızı ve Mişa'yla tanıştıklarında "Galiba sonunda başardım" diyor. Ancak burada Mişa'nın, onu unutulmaz kılan özelliklerinden biriyle daha karşılaşıyoruz: Duygusallığıyla.
Mişa'nın sevgiye, bu sözü duymazdan gelecek kadar ihtiyacı var.
Mişa ve ABD konsolosluğunun kapısındaki yazının "başka bir deyişle: Hepiniz orospu ve eşkıyasınız, neden başvurma zahmetine bulunuyorsunuz?" diyerek muhattap aldığı Ruslar, ABD'den nefret ediyorlar. Hatta ABD konsolosluğunun 'koruma görevlisi' olan Rus Sezar ve Küt Kafa gibi, "Rusya'yı tekrar yumruklayabilirler ama o asla düşmez" diyerek konsolosluğun kapısının önünde üç kişi arasında bir isyan da çıkarabiliyorlar. Ancak Mişa'nın ABD'ye dönme isteğinin yalnızca hayatının tek anlamı olan Rouenna'dan kaynaklanmadığını şu satırlarda anlamak mümkün: "Ben Amerika'yı istiyorum ... New York. Rouenna. Onu arkadan becermek. Empire State binası. Koreli Bakkal. Salata büfesi. Çamaşırhane." Mişa için ABD'nin yerini ne dev bir nokia telefon şeklindeki mezar taşları ne de iç savaştan korunmak için Absürdistan'ın lüks bir otelinde yediği büyük mönüler doldurabiliyor.
Ne Mişa ne de okuyucu oyuncağı oldukları küreselleşmeye karşı keskin bir tavır belirleyip kendine bir taraf seçebiliyor. Bu keskinsizlikler dünyasında Shteyngart kendini de alaya alarak, kitaba açık biçimde kendinin ve kendi edebiyatının bir parodisi olan Jerry Shteynfarb'ı yerleştiriyor. Mişa'nın ABD'den Rusya'ya Avusturya'ya ve Absürdistan'a yaptığı yolculuklar sırasında karşılaştığımız birçok ilginç ve eğlenceli karakterden yalnızca biri Shteynfarb. Yedi yaşında Rusya'dan ABD'ye göç etmiş bir ailenin akademisyen çıkmış oğlu. Rus-Yahudiliğini daha ziyade, yeni yetme kız öğrencilerini ve Amerikalı okuyucuyu etkilemek için kullanan, 'yolunu bulmuş' bir adam. İlk kitabının adı Bir Rus Görgüsüzün Elle Boşalma Kitabı, Gary Shteyngart'ın 2006 yılında yayımlanan Absürdistan'ın 2008'in başında Türkiye'de okuyucuyla buluşacak kadar ün yapmış olmasına sebep veren ilk kitabı Bir Rus Göçmenin El Kitabı'na açık bir gönderme.
Gary Shteyngart'ın alaycılığı didaktik değil, kafa karışıklığını gözler önüne serme amacına hizmet ediyor. Yakın zamanda Sovyet sonrası Rusya'yı konu edinen birçok kitabın arasından Shteyngart'ınkinin sıyrılmasının da sebebi, alaycılığın yalnızca kitabın ana karakterinin değil, yazarın da kendinde barındırdığı bir özellik oluşu. Öyle ki, kitabın bütününü Shteyngart'ın müthiş tasvir yeteneğine dayandırmak bile mümkün. Mişa Vainberg'le aynı fikirde olmanıza gerek yok, onu sadece izlemeniz yeterli.
Bu gerçekleri tamamen göreceleşmiş dünyada Mişa da alaycılığın doruğuna çıkıyor. Herkesi kalıplara sokmasıyla, kendilerini hiç ciddiye almayan entellektüellerin kendilerini çok ciddiye alır görüntüsüne, ya da kendilerini çok ciddiye alan entellektüellerin kendilerini hiç ciddiye almaz görüntüsüne sahip. Bunun yolu da Shteyngart'ın tasvirlerini süsleyen önyargılardan geçiyor.
Arkadaşı Alyoşa Bob vasıtasıyla tanıştığı Slav sanatçı Valentin için şöyle diyor Mişa: "Slav entellektüellerin aşırı ciddi ifadesiyle, zayıf solgun bir arkadaştı. Böyle bir tipin bütün belirleyici özelliklerine sahipti: açık sarı keçi sakal, kan çanağı gözler, kirpi saçlar, eğri alt dişler, büyük patates burun, bir metro büfesinden alınmış otuz rublelik güneş gözlüğü."
Böyle keskin önyargılarla dolu bir tasvirden sonra Mişa'nın, Slav sanatçı Valentin'e birkaç milyon doları anında hibe etmesini beklemiyorsunuz ya da iki milyon dolarını fakirler için bir dernek kurmak üzere bağışladıktan sonra "Absürdi ahalisiyle" ilk tanışmasında, onlardan "Sovyetler zamanındaki sosis kuyruğunun, Asya pazarının doğal içgüdüleriyle körüklenerek yeniden yaratılmış hali" diye bahsetmemesini. Ama Mişa bu! Yaşadığı hayat ve düşlediği hayat arasında uçurumlar olan, 'kültürlü olmanın zorluğuyla' baş etmeye çalışan, ABD'nin küresel gücüne ve otoritesine yenik düşmüş genç bir adam. Kafasının karışık olmaması mümkün değil.
Tüm bu özellikleriyle kısa zamanda yeni yetmelerin internette kendilerine seçtikleri 'nick'ler arasında Mişa Vainberg'ün başı çekenlerden olacağına şüphe yok. Zira, Mişa çokkültürlülük mezunu oluşu, hazırcevaplığı, rap müziğe olan sevgisi, 'Amerikan hayat tarzını benimseyişi' ve özellikle de alaycılığıyla çok 'havalı' bir insan.
Gerçi açlık, sefillikle çevrilmiş, batının gölgesi altında yaşamaya mahkum edilmiş ya da kendini o gölgenin altına layık görmüş ülkelerin iyiliksever vatandaşlarının sonuna kadar sosyal adaleti ve hak eşitliğini savunması beklenir ama Mişa'nın alaycılığına başvurmak gerekirse, iyilikseverlik de bir yere kadar çünkü 'ipod'lara karşı koymak imkânsız.
(14/03/2008- Radikal Kitap Eki)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder