4 Ocak 2011 Salı

bilgi ve yeni muhafazakarlık


(bunu ben yazmadım, yanlış olmasın)

02.01.2011 akşam saatlerinde, “müstehcen içerikli öğrenci işi” haberine konu olan İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’ne ait E1 binası, güvenlik görevlilerince herhangi bir bilgilendirme yapılmadan boşaltılmış, stüdyolar, laboratuarlar, bölüm başkanı da dahil olmak üzere akademisyenlerin ofislerinin kilitleri değiştirilmiştir. Eş zamanlı olarak bölümün web siteleri ve öğrenci işlerinin bulunduğu sunucu(server) ve bazı öğretim görevlilerinin e-mail hesapları da kapatılmıştır. Olay gecesinde, dekanlık tarafından öğretim görevlilerine,ertesi gün işe gelmemeleri yönünde bir duyuru da ayrıca yapılmıştır. Gün içerisinde, bölümün burslu öğrencilerinin kullandığı laboratuarlardaki bilgisayarların sabit diskleri de, yönetimce sökülmeye başlanmıştır.

03.01.2011 13:00 sularında Rektörlük, soruşturma kapsamında konuyla ilişkili görülen öğretim üye ve görevlilerinin üniversite ile ilişiğinin kesildiği ve bu kişiler hakkında suç duyurusu yapıldığı haberini, akademik posta listesi üzerinden kurum içerisinde duyurmuştur.

Maalesef, İstanbul Bilgi Üniversitesi yönetimi konuyla ilgili uygulamaya geçmeden önce, konunun muhatabı olan bölümden görüş almak üzere akademik veya idari kadrodan herhangi bir kimse ile iletişime geçmemiş, bunun yerine gece saatlerinde konunun muhatabı olan ve olmayan kişilerin ofislerine, onlardan izinsiz ve habersiz bir baskın düzenlenmeyi uygun görmüştür. Aynı şekilde, işten çıkarılma kararları da, yine ilgili kişilerin savunması alınmadan yürürlüğe konulmuştur. Belirtmek isteriz ki; bütün bu yaşananlar üniversite ve bilimsel araştırma kavramlarına çok yabancıdır ve bunun bir üniversite çatısı altında yaşanması utanç vericidir.

Bilinmelidir ki; çağdaş üniversite yapısı içinde olması gereken, okul yönetiminin yaptığı gibi, durumu kınamak ve cezai uygulamaya başvurmak değil; akademik özerklik sınırları içinde hareket etmek ve öğrenci projeleri için sansür kurulu görevi üstlenmeyi reddetmek olmalıdır.

Pornografi, kullandığı araçlar ve üretim metodları itibariyle sinema, video ve fotoğraf alanlarının önemli bir türüdür. Her ne kadar, ahlaki ve yasal yorumlar farklı kültür ve ülkelerde çeşitlilik gösterse de, özellikle internetin yaygın olarak kullanıma girmesiyle beraber toplumsal, sinemaya dair ve kitle iletişim alanında mühim bir akademik mesele olarak, tüm dünyada akademisyenlerin ilgisini çekmektedir. Bu nedenle bahsi geçen öğrenci, tezinin konusu nedeniyle değil,projenin hem kavramsal hem de uygulama anlamında yetersiz bulunmasından ötürü en düşük not olan F notu ile, Haziran 2010 döneminde dersten kalmıştır. Daha sonra Eylül 2010’da düzenlenen tek ders sınavına hak kazanan öğrenci, bir fotoğraf portfolyosu sunumu ile şartlı geçme notu alarak, 4 senelik kümülatif not ortalamasının da yeterli olması sayesinde mezun olabilmiştir.

Konu ile ilgili olarak internette çok kısa bir araştırma sonucunda, uluslararası düzeyde saygın akademik kurumlar ve kişiler tarafından yürütülmüş, çalışma, akademik araştırma ve üretim haberlerine rastlayabilirsiniz. Bunun yanında hali hazırda Bilgi Üniversitesi bünyesinde sadece tasarım bölümünde değil, konu ile yakından uzaktan ilgili bir çok bölümde, benzer konularda ve biçimlerde öğrenci projelerinin varlığı, bizce çok iyi bilinen bir gerçektir.

Ülkemizde de bu tür çalışmalar, Türk Ceza Kanunu tarafından dahi sanatsal ve bilimsel olma esasları ile cezai hükmün dışında tutulmuştur. Bilgi Üniversitesi bugüne kadar, politik olarak tüm tartışmalı konularda fikir sahiplerinin haklılıklarının tayininden ziyade, uygun ve demokratik bir tartışmaplatformu yaratmayı öncelikli olarak değerlendirmiş ve bu bağlamda, akademik tartışma ve uygulama yöntemlerinin geçerliliğini sorgulamıştır. Tasarım, fotoğraf ve sinema bölümleri de aynı özgürlükçü eğitim anlayışını paylaşmışlardır. Sözkonusu bölümlerin tüm hocaları, öğrenci ödevlerinin değerlendirilmesinde her zaman yaratıcı profesyonel kriterleri gözeterek, akademik özerklik sınırları içerisinde değerlendirmeler yapmışlardır. Medyada son dönemde tartışma konusu olan film de, yukarıda belirtilen kriterlerle değerlendirilmiştir.

Görsel İletişim Tasarım Bölümü hocalarının, öğrencileri için yarattığı özgürlük ortamını ve sağladığı desteği, Bilgi Üniversitesi kuruluşundan beri emek veren, uluslararası alanda üniversiteyi yıllardır en iyi biçimde temsil eden hocaları için göstermemiştir.

http://bilgileaks.tumblr.com/
http://bilgivcdogrencileri.tumblr.com/
http://www.tepkivecagri.com/

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Mehaba Arkadaşım Sana Bir Teklifim Var

Google Reklamlarına Karşılıklı Olarak Tıklamaya Ne Dersin.

Sen Benim Sitemdeki Reklamlara Günde 1 Defa Tıklayıp Sörf Yapacaksın, Bende Senin Sitendeki Reklamlara Düzenli Olarak Günde 1 Defa Tıklayıp Sörf Yapacağım.
Eğer Kabul Ediyorsan okulplan2@gmail.com adresine mail at sitemin linkini sana gönderip düzenli olarak kazanmaya başlayalım :)

Adsız dedi ki...

Bence bu durumun "bu ülke" şartları göz önüne alındığında kitlesel nitelikte bir haber değeri yok!. Avrupa sınırlarında olsaydı evet; şaşırırdım. Peki şaşırmıyorsam nasıl bir ruh hali içinde oluyor olabilirim; Üzülüyor olabilirim, evet!

Türlü SANrılar içinde olup da bu diyarlardan SÜRdükleri, çeşitli ve aslen nitelikli yayın ya da projeleri, kişileri, düşünceleri bu ülke topraklarında katletmediler mi, evet ettiler! Biz n'aptık. İmza kampanyasıyla yetindik.

Atalar sözlerinin bol, fikirlerin havada çarpışıp yerlerde süründüğü topraklarda yaşıyorum, aynı fikirde olmayanı önce küfürle sonra kafirlikle suçlayan, sözde teokrat insanımsılarla yaşamak, katlanmak; daha nereye kadar?

Oturup bir kaç saat bu konuya kanalize olup, eciflü bücüflü yazı yazılabilir, evet yazılabilir tabii, itinayla hem de... Ancak olgunun kendisi, duruma rağmen etkisiz ise, sözlerde his aramak; eyleme niyet ettirir mi?

Bilmiyorum, bildiğim; anlamanın getirdiği yalnızlık, bilginin verdiği sorumluluk. Koyun gibi güdülmekten ve fırsatını bulduklarında aynı koyunların kurt postu giymelerinden kurtulamadı "bu ülke", çok yazık. Hoşgörüyü ağzına sakız yapıp, bir-iki saniyeye tahammül edemeyen çoğunluğun içinde, üstelik yeşil ışıkta, yaya geçidinde ölenlerin, öldürenlerin atmosferindeyiz, döner sermayedeyiz...

Sevgiler.