
Damon'a bi su verin Haftada bir yazınca, biraz içi geçik haberler yapmak mecburi olabiliyormuş. Eğer bu durumdan hoşlanmıyorsanız, o zaman –sizi çok sevicem, o ayrı- sizi blog’a alayım. (sanki bloga çok entry yapıyomuşum gibi bi de böyle bi not düştüm.)
Damon Albarn, Red Hot Chili Peppers basçısı Flea ve Fela Kuti’nin efsane davulcusu, ekim ayında Jimi Tenor'la Salon'da seyrettiğimiz Tony Allen yeni bir grup kurduklarını geçen yıl açıklamışlardı. Albümün dörtte üçünü tamamlamışlar. Bu arada yeni The Good the Bad and the Queen albümü üstünde de çalışıyorlarmış. Ancak önce Gorillaz’la turnedeyken kaydettikleri bir albümü yayınlayacaklarmış. Damon, enteresan bi biçimde ABD’nin şu anki durumundan memnun olduğuna dair (talihsiz) beyanlarda bulunmuş. Yeni albüm “ABD’ye aşk mektubum” demiş. Sakin olmaya çalışıyorum, sakin olmaya çalışıyorum. Fazla çalışmaktan hararet yapmış olabilir misin Damon? Damon, o kadar otomatiğe bağlamış ki, ben bu yazıyı yazdıktan on saniye sonra, "Yeni albümümü iPad'de kaydettim. İlk gördüğüm andan beri aşığım iPad'e" diye, yine çok lüzumsuz bi açıklama geldi. Sonunda Erol Büyükburç'a bağlayacak diye ödüm kopuyor, hadi bakalım.

Fela Kuti’nin biyografisi ‘Fela: This Bitch Of A Life’ın yazarı Carlos Moore, Broadway’de ortalığı sallamakta olan ‘Fela!’ müzikalinin yapımcılarına dava açmış. Sebep: tabii ki ödenmemiş telif hakları. Aman, ne halleri varsa görsünler. Müzikalde, Fela Kuti'nin, değil homofobik oluşuna, AIDS'ten öldüğüne bile değinmemişler. Müzikali yapıldı diye veya çok iyi müzisyendi diye, mükemmel bir insan mı olması gerekiyormuş, anlaşılamadı. Neyse ki, Londra olaya el koymuş. Bu ayın sonunda, 'Fela!'nın daha gerçekçi bir versiyonu West End'de başlayacakmış.

İngilizce filmi İngilizce açıklamayla seyretmek
O değil de, güzel Evrupa ülkemiz Fğansa'da, kadın ve islam düşmanı ("Müslümanlık dünyanın en aptal dini") Michel Houellebecq’e, pek prestijli edebiyat ödülü Prix Goncourt’u vermişler. Fğansızlar, bi şey mi söylemeye çalışıyorlar, ben mi anlamıyorum?
Ama söylemek var, söylemek var. Hemen en büyük İngiliz, Christopher Morris'ten bir örnekle gelmek gerekirse: 'Jam' ve 'Nathan Barley' gibi, mükemmel tv programlarının yaratıcılarından Morris'in, ilk uzun metraj filmi 'Four Lions', İngiltere'de yaşayan dört 'terörist özentisinin' komedisi. Bildiğiniz 'The Party' stayla sakarlıkları ve salaklıkları yüzünden, "kendi suratlarını yumruklamadan, kibrit bile çakamayan" adamlar. Şimdi bu filmin, siyaseten doğruculukları yüzünden, bütün dünyayı bi sıkıcılık dalgasında boğmaya çalışan ABD'de gösterime girdiğini düşünün (ohh genelledikçe genelliyorum, nası da iyi geliyo). Neyse ki yalnızca Murdoch gazeteleri (Wall Street Journal ve The New York Post) "komik mi şimdi bu yani? çok ciddi bi mesele bu bi kere? niye kedi çiziyosunuz?" demiş. Ama filmi beğense de, en inanılmaz yorum E! Online'dan gelmiş:
“Pakistanlı tonlamasıyla, işçi sınıfı İngiliz aksanına, Arapça, Urduca ve İngilizce argoyu ekleyin; durum tabii ki diyalogların zor anlaşılmasına sebep olabiliyor. İngilizce altyazılı DVD’den seyretmek kaçınılmaz. Hatta, Mike Leigh filmlerini anlamakta zorlananlar için, açıklamalı versiyonunu seyretmek daha uygun olabilir." keh heh heh
Bu arada şunu yazmadan geçemeyeceğim: Uganda'nın cumhurbaşkanı Museveni'nin şubat ayında düzenlenecek seçimler için kampanyası çok net: rap yapmak. 20 yıl ile Doğu Afrika'nın en uzun süre görev yapan lideri olan Museveni, çıkıp bayağı bildiğiniz rap yapıyormuş sahnede. 'U Want Another Rap' denen şarkısı kulüplerde falan çalıyormuş. Bu arada adam 65 yaşında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder