
memleketin festival sezonunun açılmasına da az kaldı. iki gün önce 'aha şimdi yazıyorum' dediğim filmekimi haberi buyrun aşağıda. bi de sürprizim var; bu yıl antalya film festivali muhabirinizim. filmekimi 8 - 14 ekim tarihleri arasında, antalya film festivali de 9 - 14 ekim tarihleri arasında olduğundan, filmekimi'nde hiçbi filme gidemiycem. şahane bi durum.
bu haberi de aynen erkan abi'nin yazısından üretiyorum:
polanski'nin çocuk tacizcisi olduğu için prömiyerine katılamadığı 'the ghost writer' (daha sonra berlin'de yönetmenlik dalında gümüş ayı aldı ki bence yönetmenlik dalında gümüş ayı almak, polanski için, hentbol'da kaleci olmak gibi bi şey olsa gerek - tabii bunlar, erkan abi'nin fikirleri diil)

ken loach'un (bu adamın adını da looh diye okuyunca millet bi ters ters bakıyo. doğru okutmuyolar insana bi be!) 'route irish'i.

giuseppe tornatore'nin hafif otobiyografik 'baaria'sı. başrollerinde monica belluci ve raoul bova var.
kormakur'un son filmi 'inhale'. başrollerde diane kruger, rosanna arquette ve vincent perez varmış. abi bi insan nası bu kadar sevimsizi aynı filmde toplayabilir. diane kurger, yaşayan en büyük kabiliyet düşmanı. rosanna arquette'in suratında meymenet yok, kim ister 110 dakika bu kadının suratına bakmak, söyleyin bana! vincent perez'e bi şey diyemiycem. ha bi de bu aksiyon filmi! bravo gerçekten, diane ve rosanna bayağı aktif tipler çünkü di mi?

bi sonraki filmi erkan abi'den dinliyruzz: "2004’te en iyi kısa film Oscar’ını kazanan Aaron Schneider imzalı ‘Get Low’, 1983’te ABD’de yaşanan gerçek bir olayı ele alıyor. Başrollerinde Robert Duvall, Bill Murray ve Sissy Spacek’in yer aldığı komedi-dram, kendi cenaze törenini düzenleyen bir adamın hikâyesi."
ve umuyorum ki "Kore sinemasının büyük ismi Kim Ki-duk’un yıllarca asistanlığını yürüten Cheol-so Jang" içimizi baymaya gelmiyo. keserim kendimi dikine. ilk filmi ‘bedevilled’ filmekiminde gösterilicekmiş.
‘otar gittiğinden beri’yle tanınan julie bertucelli’nin ikinci filmi ‘the tree’, kocası ölen dört çocuk annesi bir kadının yas sürecini anlatıyomuş. cannes’ın kapanış filmi olan "‘The Tree’nin başrolünde Charlotte Gainsbourg var"mış. bence bu hiçbi şey demek diil. çünkü mesela 'antichrist'ın da başrolünde charlotte gainsbourg var. hatta şöyle diyim: bence bu charlotte gainsbourg bi süre ortadan kaybolsun. bütün yeni-cool insanlarla bi işler yapmak zorunda diil. tekeline aldı resmen cool alemlerini kadın. annesi gibi iki kuruşa babylon'a konsere gelir olucak yakında. benden söylemesi (haha, hürriyet yazarı gibi de bitirdim yazıyı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder