
artık bolca vaktim var ya stephen fry'ın uzaktan kankasıyım. ne yazsa okuyorum da okuyorum, öyle paragraf atlamak göz gezdirmek falan yok. deadline'larını konu eden tweetler gönderip duran bi adam stephen fry (hugh laurie ve douglas adams'ın kankası olmanın ötesinde). ne o tweetlere ne de o tweetlerin yanında gelen linklere pek takılmıyorum ama bugün cumartesi ve atıf küreğe gitti (sanki yarışlara hazırlanıyo) ve benim de börekçinin karısının balkondan sürekli aşağıdaki birileriyle bağıra çağıra sohbet etmesinden şişen kafam wired'daki 'the tragedy of craigslist' yazısını bile almıyo. ben de deadlinelarıyla başı dertte olan stephen fry'ın tweetine bakıyorum. sonra bi anda dank ediyo: bu adam benim şunun şurasında üç senedir meslek olarak yaptığım işi (ondan önce de meslek olmayarak bi 18 senesi var) bi milyon yıldır falan yapıyo. bugüne kadar bin çeşit yazı aracıyla cebelleşmiş kaleminden lazer daktilosuna bilmemnesine. yıl 2009 olmuş twitter falan var herif hala deadlinedan şikayet ediyo. sonra neyse üşenmeyip açıyorum web sitesini (aslında beni bunu yapmaya ikna eden şey the dongle of donald trefusis'in üçüncü bölümünün indirilebilir olması ama bir de bakıyorum ki sadece itunes'dan inebiliyo) ve öğreniyorum ki adamın derdi deadlinelarla diil 'yazı yazmaya başlamak'la...
bi de öğreniyorum ki douglas adams günün birinde stephen fry'a yazmanın ne kadar zor olduğunu kabullenirse yazmanın daha kolaylaşacağını söylemiş. sonra da thomas mann'ın "yazar dediğin yazmakta diğer insanlara göre daha zorlanan insandır" dediğini.
bienal başlıyo. sanatçılar üç mekanda işlerini kurmaya başladılar bile. ama ben beğendiğim iki yazı okuyunca elimdeki gazeteye/dergiye küfür etmeye başlıyorum: "bunlar benim yazılarımı okuyunca kesin dalga geçiyolar!" beynimin hangi lobunu devre dışı bırakmam lazım tertemiz bi bilinçle yazabilmek için?
ya da yine kendimi sinizme vericem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder