
Sekiz sene önce Antalya'da 'Su yoksa seks de yok' diyen kadınlardan ilham alan 'Absurdistan'a göre 'Mutsuz kadın yok, sadece susuz kadın var'
İSTANBUL - 'Absurdistan'ın festivaldeki ilk gösteriminin yapılacağı pazartesi sabahı basın için ayrılan davetiyelerden almak üzere Aksanat'a gidiyorum. Davetiye yok, garip. Filmin başlamasından yarım saat kadar önce Atlas'a gidiyorum. Sokağa kadar sıra. Onunla kavga bununla dövüş derken yüzündeki ifadeden "Absurdistan'a biletim var" demek üzere olduğunu anladığım bir kadının elindeki bilete yapışıyorum. Bunu gören bir kişi daha aynını yapıyor. Üçüncü kişiyeyse kadın dönüp "Müsadenizle onunla ben izleyeyim filmi" diyor. Evet, İstanbul Film Festivali'nde insanlar görev gibi filme gidiyorlar. Bir an için festival dışında sinemalarda oynayan 'güzel' filmlerin -yani 'Issız Adam' olmayanların- bomboş salonlara oynadığını unutuverip pek seviniyorum.
Filmin ilk gösterimini seyirciyle beraber seyredecek yönetmen Veit Helmer de çok mutlu. Gösterimden önce seyircinin fotoğrafını çekiyor, arkadaşları filminin ağzına kadar dolu bir salonda oynadığına inanmazlarsa kanıt olarak göstermek için.
Herkes kataloğu okuyup da gelmiş belli. Çünkü salondaki herkes 'Absurdistan'ın sekiz yıl önce Antalya'da köyün su borularını tamir etmedikleri için kocalarıyla seks yapmama kararı alan protestocu kadınlara dayandığını biliyor. Bu yüzden de bu film festival dışında vizyona girdiği zaman (dağıtım şirketlerine selam ederim) dolu salonlarda seyredileceklerden. İşin garibi filmde toplasanız on replik var. Ama Veit Helmer'in filmi kendisi kadar komik, hatta 'o kelime'yi kullanmak gerekirse 'sempatik'. Tabii Gordan Mihic'in de bu işte parmağı yok değil. 'Çingeneler Zamanı' ve 'Kara Kedi Ak Kedi'yi Emir Kusturica'yla beraber yazan Mihic bu filmin de yaratıcılarından. Bu ikilinin yarattığı hikayede de Kusturica'yı görmemek mümkün değil. Bir yandan Kusturica'yı neden sevdiğimizi hatırlamamak da...
Helmer film başlamadan önce son olarak bu makaleyle karşılaşmasını anlatıyor: "Almanya'da yaşadığım yerin gazetesinde bu makaleyi gördüm ve o zamana kadar Türkiye'yle ilgili belli bir fikrim vardı. Ama bunu gördükten sonra değişti. Çünkü eskiden Türkiye'de kadınlar bastırılıyor zannederdim ama meğer burada güç kadınlardaymış." Aslında ona güç demiyoruz. Ama hikayenin absürdlüğünü görmemek imkansız. Bu hikayeye sebep oluşunu da.
Helmer ve Mihic nerede olduğu belli olmayan ama Rusça konuşulan absürd bir köy için yazmışlar hikayelerini. Erkekler bütün gün yatıyor. Kadınlar sabahtan akşama kadar hatta bazen aynı anda üç iş (biri de seks) yapıyor. Ama günün birinde vakt-i zamanında köyün erkeklerinin kahramanlık destanını yazan 'köye su getirme' işi bir masal olarak kalıyor. Su boruları paslanıyor, ekmekler votkayla yapılır oluyor. Helmer bütün bunları çok 'masalsı' bir biçimde anlatıyor. Arka arkaya Çakmaktaşlar'daki gibi tuhaf ama pratik icatlar görüyoruz. Hepsi de yaratıcı beynin ürünleri. Ancak bunlar öyle çok ki filmde her şey biraz geç oluyor hissi uyanıyor insanda. Sonunda bir aşk hikayesi, komedi ve muhteşem karakterler birleşince akılda kalır bir film çıkıyor ortaya.
Filmin gösteriminin ardından 'sahneye' Helmer çıkıyor yine. Biz soru-cevap için çıktı sanıyoruz ama o meğer stand-up yapmaya çıkmış. Önce birkaç ciddi soruya cevap veriyor: "Filmde fazla diyalog kullanmadım çünkü film görsel bir iştir. Konuşmalar onu görsellikten uzaklaştırır. Ama bu filmde bir önceki filmime (Tuvalu) göre daha fazla konuşma var. Bunun sebebi şu, ses tonunuz bir yandan da sizin kişiliğinizdir. Sadece ses tonunu duyduğum bir insana aşık olabilirim." Film 'Şalvar Davası'nın aynısı deyince seyircilerden birisi, bu defa "O köyün kadınları da o filmden etkilenmişlerdir belki de" diyor. "Belki de 'Lizistrata'dan."
Sonra birden komedi başlıyor: Önce seyirciyi filmini çok fazla okumakla suçluyor Helmer sonra filmi çektiği köydeki Azeriler'in bunu ikinci bir 'Borat' vakası sandığını anlatıyor. Köy ahalisi uzun bir süre porno film çektiklerini sanmışlar, tahmin edersiniz ki kadınlar protestoya başlayınca erkekler su borusunu tamir etmeden seks yapmak için türlü yöntemlere başvuruyorlar. Öyle ki başrol oyuncularından Kristyna Malérová'nın (filmdeki adıyla Aya) tamamen çıplak olması gerektiği bir sahnede o zamana kadar sette hepsine birer asistanlık düşmüş olan köy halkı 'bir şey almaya gönderiliyor'. Ancak köy çok küçük olduğu için bir şey alıp gelmek yalnızca birkaç dakika sürüyormuş ve yönetmenin gözü de sürekli arkadaymış, 'Köylüler geliyor mu?' diye. Bu yüzden Aya'nın çıplak göründüğü sahne çekilirken Helmer bakmıyormuş. Bu arada filmin altı sene süren çekiminin ardından Helmer bir yandan festival festival dolaşırken bir yandan da düğünden düğüne gidiyormuş, altı sene içinde üç çocuk dünyaya gelmiş. Hepsi de bu filmin meyveleri. Belli ki 'Absurdistan'ın setinde su sıkıntısı yokmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder