12 Mart 2009 Perşembe

Altın Bamya'yla cinsiyetçilik dersi

İSTANBUL - 7. Filmmor Kadın Filmleri kapsamında düzenlenen Altın Bamya Ödülleri Türk sinemasında cinsiyetçiliğe dikkat çekmek üzere 15 Mart'ta en cinsiyetçi filmleri (aslında senaristleri) seçiyor. Dertleri filmlerle, oyuncularla değil, onların yansıttıklarıyla. 'Recep İvedik'ten 'Issız Adam'a sene boyunca asabınızı bozan karakterler teker teker cevaplarını alacaklar. Biz de ödül jürisinden Alin Taşçıyan ve Ali Ulvi Uyanık'la filmlerde görüp de dehşete kapılmamıza sebep veren cinsiyetçi unsurları konuştuk.
Zamanında İngiliz düşünür John Stuart Mill "Kadınları cinsiyetçilikten kurtaracak birileri varsa bunlar erkekler olmayacaktır. Ne yapacaksanız kendiniz yapacaksınız" demişti. Kadınlara yapılan adaletsizlikler hala bir problemse de neyse ki bu jüride erkekler de var. Biri de Ali Ulvi Uyanık.
"Değerlendirme yapılırken yalnızca kadınların değil aynı zamanda erkeklerin de bakış açısındanda görmek gerekli çünkü cinsiyetçilik sadece kadınların değil erkeklerin de sorunu. O anlamda erkeklerin gözünden de bu konuyu tartışmak belki kadınların bakış açısından görülmeyen şeylere erkeklerin bakış açısını getirerek belli dengelere kavuşturmak son derece adil bir ön jüri oluşturulması için davet edildik" diye anlatıyor kendi katılımını.
Alin Taşçıyan ise "Bu sinemayı yönetenlerle ilgili ciddi bir sorun aslında. Ürettikleri zaman da gerçekten çok rahatsız edici toplumsal açıdan çok sorunlu işler üretiyorlar. Buna bir mizahi karşılık vermek lazım. Bunu hem ayna tutarak hem de karikatürize ederek yaptık. Bir de bizim açımızdan bu filmlerin nasıl göründüğünü anlatmak istedik" diyor. Ama tabii iş orada bitmiyor. "Kimi insanlar etkiye açıktır kimi değildir. Şiddet filmi seyredersen şiddete teşvik eder falan gibi şeylere pek inanmam ben" dese de 'yapıbozum' diye bir şey var ve olmasa bu ödülün veriliş amacı yalnızca bir haksızlığı ortaya çıkarmak olurdu. Zaten cinsiyetçi filmlerin büyük bir kısmında genel tavırda gizlenmiş bir kod var. Bu da kadınlar ve erkeklerle ilgili varsayımların ne kadar yerleşik olduğunun bir göstergesi. Bu durumda varolan kodu yıkmaktan başka çare yok.
Alin Taşçıyan filmlerdeki asıl sorunun "filmlerin toplumdaki cinsiyetçiliği aynen yansıtabilmeleri"
olduğunu söylüyor. "Biz zaten olan biteni değil olması gerekeni gösterin demiyoruz ama aslında olan biten onların gösterdiği gibi değil ki. Olan bitenle görünen tarafı onların gösterdiği. Bastırılmamış kışkırtılmış tarafını gösteriyorlar. Bastırılmış tarafını da göstermeleri lazım" diyor.
Ali Ulvi Uyanık ise "Yansıttıkları rahatsız edici. Tabii ki toplumun aynası ama bunu ticari bir meta haline getirdiğinde o artık başka bir şey oluyor. Onu yansıtır ama tartışmaya da açar. O zaman doğrudur. Sanatın tabii ki özgürlük alanı vardır. Ama bir şeyi gösterirken onun yanlışlarını da göstermek önemlidir. Sadece gişe yapmak için -ki bazı filmlerde çok sivri olarak gözüküyor bu- ortaya koyarsanız o tamamen cinsiyetçiliğe giriyor" diye konuşuyor.
Aday filmlerde özellikle nelerden rahatsız oldukları sorulunca Alin Taşçıyan alıyor sözü. Önce 'Üç Maymun'dan bahsediyor: "Filmin teknik olarak mükemmelliğine hiçbir şey söylemiyorum ama duygu olarak bir kadın karaktere bütün filmin diğer öğeleriyle, simgeleriyle tipik ezilmiş kadın rolünü yükleyerek, bütün filmde anlatılmaya çalışılan çözülmeye çalışılan meselenin günahını da yükleyerek öylece bırakmak, kadına sonunda ya öl ya affedil -ne için affedilecekse- diye bir seçenek çıkarmak benim temel meselem" diye açıklıyor. Bu konuda kendisine katılamıyorum ama Ali Ulvi Uyanık'ın da dediği gibi önemli olan tartışma kültürünü oturtmak.
"Recep İvedik neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Kadına erkeğe herkese cinsiyetçi" diyor ve Issız Adam'la devam ediyor: "Issız Adam'da yanlışlık yapıldığını düşünüyorum. Bunu yapanın da senarist olduğunu Çağan Irmak olduğunu düşünüyorum. Bambaşka bir şey anlatmaya çalışırken bütün her şeyi maskeleyip altüst edip buradan gene bu feci ıssız erkek tipine pay çıkarıp gene kadını kurban konumuna indirgediğini anneyle meselesini çözemediğini yani filmin nasıl okunabileceğini hesap etmeden yazıp çevirdiğini düşünüyorum."
Ali Ulvi Uyanık ise Çağan Irmak'ın burada "cesaretsizlik ve yeteneksizlik örneği gösterdiğini" düşünüyor. Ancak geçen yıl değerlendirmeyi 50 film arasından yaptıklarını ancak bu filmlerden birçoğunun da 'Bunda hiç cinsiyetçilik yoktur' diyerek elendiğini ekliyor. "En azından Türk sinemasının bir sene içinde vizyona çıkardığı filmlerin yarısında bu tür cinsiyetçilik tuzaklarından kurtulunmuştu" diyor.
İnsanın gözü ister istemez adaylar arasında o korkunç gençlik filmlerini arıyor. "Onları ihmal etmedik. Onlarla ilgili bir açıklama da ödül gecesi yapılacak. Bunlar ana kategoriler yan kategorilerimiz de var" diyor Alin Taşçıyan.
İnsanların genel tepkisi olumlu olmuş ancak "Kanaatlerini net bildiğimiz bir sürü insan böyle bir şeyin içinde ismi geçmesin korkusuyla hareket etti. Biz kimseyle aramızı bozmayalım aman böyle şeylere taraf olmayalım gibi bir çekince var" diyor. Ali Ulvi Uyanık ise "Bu cesaretin yayılması gerekiyor. Herkes birbiriyle ikili üçlü konuşmalarında herşeyi söylüyor ama somut biçimde ortaya çıkmaya gelince kimseyi bulamayabiliyorsunuz" diye ekliyor.
Cesaret alacak çok örnek var: "Kendi cinsiyetine ait erdemleri unuttuğu için öldürülen" Olympe de Gouges'dan kendini kralın atının önüne atan Emily Wilding Davison'a...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

bir dakika dilay hakikaten diloy, diloy, heleloy, mavi ekran
(windows çöktü)
oehhh :()

deja dedi ki...

nedir?